Seni şimdi hareket etmekten geri tutan nedir? Zor zamanlarda anda kalmana engel olan nedir? Değişim yaşanırken dönüşmeni engelleyen nedir?
Havalar soğukken sıcak, sıcakken soğuk olmasını isteriz. Yağmur yağdığında ‘Aman şimdi trafik fenadır’ deriz, yağmur yağmadığında ‘kuraklık mı yaşıyoruz’ diye endişeleniriz. Çalışarak para kazanmak isteriz, gündüzümüzü gecemize katarız, nefes almadan çalışıp daha da çok kazanalım isteriz; sonra neden stres yaşıyoruz, neden mide ağrılarım başladı, nefes almaya vaktim yok, tatile bile gidemiyorum deriz.
Değişen durumlara direnç göstermeyi severiz. Kabullenmek yerine söylenerek duruma direnmeyi seçeriz. Kontrol ettiğimizi sandığımız yaşamlarımızda sürekli yaşanan değişimin farkında mısınız? Her sabah evinden dışarı çıktığında havaya bak, sadece bak. Bulutlar dünkü gibi mi? Her gün aynı mı gökyüzü? Fakat unutuyoruz işte. O gökyüzünün bile değişmekte olduğunu unutuyoruz, aynı doğanın, yaşamın, dünyanın ve tabii ki kendimizin. Aynaya her gün baktığında aynı yüzü görüyorsun, 1 yıl sonra belki 10 yıl sonra kırışıklıklar çıkıyor, Aman Tanrım diyorsun. Kıyafet giyiyorsun, olmuyor. Sen o eski sen değilsin, bedenin değişiyor, mimiklerin tepkilerin… Ama direniyorsun. O kırışıklıkları yok etmeye çalışıyorsun. Sağlıksız diyetlerle zayıflamak ve eskisi gibi olmak istiyorsun. Kısaca gördüklerinin, çevrenin eskisi gibi olmasını istiyorsun. Fakat unutuyoruz işte!
Sevmeyi, paylaşmayı, hayaller kurmayı, cesareti, bedenimizi sevmeyi, eğlenmeyi, tatile gitmeyi, hatta nefes almayı unutuyoruz. Çocukken Bildiklerimizi, Büyüdükçe Unutuyoruz…
Yaşadığımız anlarda dengeyi bulmak, huzurlu olmak ve değişimle beraber yenilenmek için hatırlamak gerek. Nereden geldiğimizi nereye gittiğimizi. Hatırlamak gerek geçmişte olanları, gelecekte olmasını istediklerimizi. Ve bu anda, şimdide hatırlamak gerek nereye gitmeyi seçtiğini, nereye gitmek istediğini. Dünkülerle aynı mı şu an amacın, hayallerin, çevrendekiler, dünya, doğa… Fakat unutuyoruz işte! Planlıyorsun, programlar yapıyorsun, hedefler koyuyorsun ve unutmayı seçiyorsun. Yarın farklı olduğunda tepkiler verip unutmayı seçiyorsun. Önümüze bir engel çıktığında ilerlediğimiz yoldan çıkmayı seçerek başlangıçtaki amacımızı, niyetimizi unutuyoruz.
Görevler, daha iyi nasıl olurumlar, sorumluluklarla her geçen jenerasyon daha da unutturuluyor kim olduğumuz, ne yapmak istediğimiz, gerçekliğimiz. Yapman gerekenler listesi arasında boğulurken, işten ofise koştururken unutuyorsun bu yaşamda var olmayı. Unutturmak için eleştiriyorsun kendini, suçluyorsun. Yargıçta hakimde sensin. Unutmak için savunuyor unutmak için yargılıyor unutmak için hüküm veriyorsun. Nereden geldiğini, asıl gerçeğini, niyetini, özünü yaşamak yerine kendine unutturmayı seçiyorsun.
Hayvanları sevmeyi, saygılı olmayı, yeterli gelmeyi, gülmeyi, duygularını ifade etmeyi, yaratıcılığı, kitaplarla hayal kurmayı, yaşamayı unutuyoruz. Çocukken Bildiklerimizi, Büyüdükçe Unutuyoruz…
Üretken olman ve sorumluluk alman için toplum sana görevler vermiş. Anne, Baba, eş, iş kadını, iş adamı, çalışan, okuyan, yapan, eden ve tabii ki unutan… Yaşamdaki amacını belirlemiş sistem – sahip ol, gerçekleştir, başar… Yetersiz olduğun söylenmiş öğretmenlerinden, ailenden. Neden 5 almadın da 4 aldın? ama yaşadım öğretmenim. Sokağa çıkıp oyun oynadım, paylaştım, eğlendim ve 4 alabildim. Evet belki 5 alacak kadar çalışamadım ama yaşadım. Unutuyoruz çocuklarımızın yaşaması, eğlenmesi, yaşlarının keyfini çıkarması gerektiğini. Varlık olmalarının farkına varmalarını unuttuyoruz onlara derslere, sınavlara boğarak. Ve toplumun, sistemin içine atıyoruz ki her şeyi unutsun, hayallerini, umutlarını, niyetlerini, geldiği yeri ve özüne doğru olan yolculuğunu unutsun. Korksun, suçluluk duysun, ceza alsın, utansın, çekinsin, korksun ki kontrol edebilsin sistem onu.
Yeterli olduğunu unutuyor. Geçmiş başarılarını, şu ana kadar kat ettiği yolları unuttuyoruz ki sisteme bağlı kalsın. Sistemin kontrolünde olsun diye unuttuyoruz dizilerle, internetle, sosyal medya ile… Sen diyorsun ki bu doğru ama ben hissediyorum ki bu yanlış. Ama unutturdular bana hislerimi, şimdi doğru veya yanlış benim değil, toplumun, sistemin. Düşünceler sürekli gelip gidiyor, sürekli çaba, sürekli gelişme, daha iyisi, daha mükemmeli, sonu olmayan bir yolculuk.
Sen hatırladıkça onlar da hatırlayacak.