İçinden hiç bir şey yapmak gelmiyor, hiç bir şey zevk vermiyor, için sıkılıyor ve sıkıntını giderecek de bir şey bulamıyorsun. Mutlu Olmak ve Olmamak Arasındaki O İnce Çizgi üzerinde gidip geliyorsun…
Bazen bu bir gün sürer, koltuktan kalkmadan saatlerce televizyonun karşısında oturup zamanı geçirirsin. Gece olur ve yatarsın. Sabah kalktığında sanki o dünkü sen yoktur. Bazen bir kaç gün sürer, bazen de bir hafta. Artık koltuk yetmez zamanın geçmesine. Mutlu olmak ve olmamak arasındaki o ince çizginin mutsuz tarafında kalmaya devam edersin. İşe gidersin, arkadaşlarınla yemeğe gidersin, partilere katılırsın, toplantılar yaparsın, araba kullanırsın, alışveriş yaparsın, saatlerce içki içersin, çocuklarınla oynarsın, sevgilinle yemeğe çıkarsın; gene de dudakların aşağı bakar. Ne oldu diye sorduklarında, bir şey yok dersin çoğu zaman. Senin en hassas anlarını fazla paylaşmak istemezsin, çünkü zarar gelmesinden çekinirsin. Zaten ne yapabilirler ki mutsuzluğunu çözmek için. Sen kendin bile farkında değilsindir belki mutsuz olduğunun.
Seni o çizginin ötesine taşıyan kışın etkisi, karanlık havalar, güneşi daha az görmek olabilir. Sabah uyandığında güneşin aydınlığı yerine kararmış, gri bir havaya bakmak içini iyice karartabilir. Belki de sevgilin yok, yaşamında biri olsun istiyorsun ama bir türlü olmuyor, olmadı işte istediğin gibi. En yakın arkadaşın tam istediği gibi bir ilişki yaşamaya başladı ve sen o yatağa yalnız başına girerken aklına geldi ve dudakların iyice aşağı düşmeyi seçti. Belki de saatlerce çalışıyorsun, bilgisayardan kafanı kaldıramıyor, oradan oraya koşturuyorsun ve yılbaşı gelmesine rağmen beklediğin zammı yapmadılar. Ya da senden daha az çalışan arkadaşının senden daha çok kazandığını öğrendin. Alışverişe çıktın, fakat bir türlü istediğini bulamıyorsun. Sıkıntını geçirsin diye buzdolabına yapışıp kaldın.
Sebebi ne olursa olsun öncelikle şunu bilki yalnız değilsin. Herkes Mutlu Olmak ve Olmamak Arasındaki O İnce Çizgi üzerinde gidip geliyor. Kiminin 1 saat, kiminin 1 gün, kiminin 365 gün sürüyor. Fakat herkesin başına geliyor, yani yalnız olmadığına emin olmanı isterim.
İnternete gir ve google’a ‘mutlu olmak’ diye yaz. Sana google 3 milyonun üstünde sonuç çıkartır. Hayatta mutlu olmanın 10 yolu, Mutlu olmanın bilimsel açıdan kanıtlanmış 12 yolu, ile başlayan seçenekler dizisi mutlu olmanın 50 yolluna kadar uzayıp gidiyor. Herkes bir liste sunuyor, sıralamalar yapıyor, okuyorsun, belki uygulamaya çalışıyorsun, kitapları alıyor, her yerden bir şekilde mutlu olma yollarını öğrenmeye çalışıyorsun. Sonuç gene sıfırsa o zaman okumaya devam et.
Gerçekte mutlu olmak öyle maddelere kalsaydı şu an sokakta ağzı kulaklarında yüzlerce, binlerce, milyonlarca insan görürdün. Yaz gelince mutlu olurum diyenleri yaz boyu havanın sıcaklığından yakındıklarını görmüşsündür. İşte tam istediğim gibi sevgili deyip 6 ay sonra arayacaktı ama neden aramadı diye sorgulamaya başladıklarında mutsuz olduklarını görürsün. Belki de yaşamışsındır. Ne güzel elimizde bir değnek olsa da hemen her şeyi istediğimiz gibi yapsak da mutlu olsak. Ama olmuyor. Çünkü mutlu olmak nedenlerle ve sonuçlarla değil kendiliğinden olan bir şey.
Kendine karşı acımasız olmayı bıraktığında mutlu olmak seçimini yapmış oluyorsun. Kendini sevmeye başladığında, karşılaştırmaları bırakıp kontrolden vazgeçtiğinde mutlu olmak gerçeğine adım atarsın aslında. Kendini rahat ve iyi hissettirtmeye başladığın an aşağıya dönük dudaklar yerini tebessüme doğru bırakır.
Yataktan kalkmak zor geliyorsa kalkamaya zorla kendini ama şefkatle. Sokağa çıkmak istemediğinde giy spro ayakkabılarını, hava soğuk bile olsa 15 dakika yürü. Müzik bile dinlemeden sadece sokağı dinle. Deniz kenarında yürüyorsan denizin dalgasını duy, rüzgarın sesini fark et. Evde pineklemek yerine dışarı çık. Hiç yapmadığın bir şeyi denemek gibi, sen adım at gör neler olacak.
Mutlu Olmak ve Olmamak Arasındaki O İnce Çizginin ötesine geçenlerin senden pek bir farkı yok. Onlarda güçsüz hissetti, sıkıldılar, bunaldılar gene de karanlıkta kalmak yerine kendi içlerindeki güçle aydınlattılar. Dışardan ışığa ihtiyaç duymadan özdeki kaynaklarının, kendilerini sevmenin farkındalığı ile adım attılar.
Sıkılmak, mutsuz olmak yanlış değil. Sen bir hata veya ucube değilsin. Tembel veya dikkat çekmeye çalışan biri değilsin. Sen bir insansın. Her insan gibi acı duyabilirsin, kalbin kırılabilir, yalnızlık hissedebilirsin, istediğin yaşamı yaşayamıyor olabilirsin. Bazen bir sebebi vardır bazen de hiç bir sebep yoktur.
Her zaman insan olduğunu hatırla, mutlu olmak ve olamamak, üzülmek veya sevinmek, sıkılmak veya eğlenmek… hepsi insana ait ve insan olmayı bütünleyenler. Kendine karşı şefkatli olurken ne kadar güçlü olduğunu da unutma. Spor yaparken bedeni hep güçlendirmeye çalışırlar, taş gibi oldun cümlesi de belki buradan geliyor. Ama kaslar güçlenirken esnemek de ister. O zaman gerçekten kaslar aktif olur. Yogada ben bunu öğrendim ve yaşamıma aktarmak bedenim kadar kolay olmadı. Yoga yaparken güçlenip esnerken ruhum aynı şekilde tepki veremedi, başlarda. Sonra bir gün gökyüzü bulutlu da olsa o gün mutsuz olmadığımı fark ettim. (en sevmediğim havalardan biri soğuk ve gri bulutlardı) Planladığım gibi gitmeyen bir durum olduğunda kızmak yerine kabullenmeyi hatırladım. Öncelikle de kendimi önce bedenimle sonra ruhumla bir bütün olarak sevmeyi keşfettim. Kabul edilmediğim bir işin sayesinde yeteneklerimi parlatarak daha önce hayal edip cesaret edemediğim işe alındığımı fark ettim. Dış etkenlerin önemsizleşmesi ile mutlu olmanın ince çizgisinin ötesine geçip mutlu olmayı yaşamaya başladım. Sevgilim aramadığında her şeyin bittiğini düşünmek yerine kendimle olmanın özel anlarından birini yaşadığımı fark ettim. Sabah uyandığımda şükrederek güne başlamanın bana anda kaldıkça ne harika sürprizler yaşattığını fark ettim.
Mutsuz olduğun her an yalnız olmadığını hatırlaman yeterli. İşte bu bizi birbirimize bağlıyor. Mutlu Olmak ve Olmamak Arasındaki O İnce Çizginin istediğin yerinde ol, yalnız değilsin.
Fotoğraflar getty image aittir.