Kişisel Gelişim İle Kendi Sonunu Yarattı

Kişisel Gelişim İle Kendi Sonunu Yarattı

Mayıs ayının başında katıldığım, Ekim ayından itibaren devam eden Yoga Terapi eğitiminin sonundaki 4 günlük Kaz dağları inzivası kabuklarımı soydu ve yaşamım değişti.

Mayıs ayının sonunda eğitimini aldığım Şifalı Nefes (Pranamaya) ve sonrasında bir kez daha Kaz Dağları’nda gerçekleşen inziva yaşamımı yeniden değiştirdi.

Geçenlerde 10 sene önce beraber çalıştığım iş arkadaşlarımla bir araya geldim. Facebook ! sayesinde iletişimimiz bir şekilde kopmamıştı. Watsapp! sayesinde grubumuzu kurduk. Ve sonunda bir araya geldik. Harika bir yemekten sonra eve geldiğimde sanki o yaşamı değişen ben gitmiş ve gene 10 sene önceki ben onlarla bir aradayken ortaya çıkıvermişti.

Bu kadar yol kat ederken, kişisel gelişim peşinde koştururken, yaşamımda bu kadar değişim olurken nasıl 10 seneki önceki ben halen orada duruyor? Bir grup insanla nasıl yeniden hiç bir şey olmamış gibi ortaya çıkıveriyor?

Bir sabah üst kat komşumun koşu bandı üzerindeki 1 saat süren koşusu evimi inletirken ‘içime dönüş ve huzur’ için yaptığım meditasyona rağmen üzerime çöken öfke bulutunun ortaya çıkıvermesi, onca eğitim, onca evet şimdi yaşamım ve ben değişti parıltıları ile ışıldayan gözlerimle etrafa baktığım süreç içinde planlarını yaptığım bir pazartesi günümün sabahtan itibaren beklediğim gibi geçmediğinde yaşadığım mutsuzluk, uçağımın yarım saat rötar yapmasından kaynaklı sinir olmam… Kabukları soyulmuş bana pek uygun olmadı.

En önemli gece için her şey hazırken sabah uyandığında aynaya bakarsın, ve yüzünün tam ortasında kıpkırmızı bir sivilce pörtleyivermiş. Hiç olmaması gereken, tüm mükemmeliyeti bozan sivilce. Ne yapsan kaybolmayacak bir sivilce oradadır ve onunla yüzleşmek zorundasındır. Yaşamımda ‘mükemmel’ olmayan veya halen eksik olan ne ise aynı o sivilce gibi porselen gibi cildimde çirkinliğini gösteriyor.

Daha fazla çalış.

Bunu ye, onu yeme.

Daha fazla düşün,

Bedenin fit olsun.

Daha fazla dikkat et.

Kendini geliştir, kendini geliştir ki hayallerin gerçek olsun… der kültürümüz, toplumumuz. Yetmez ona şu anki halimiz, daha fazlasını ister hep. Belki ölene kadar eksiğizdir, yetersisizdir, tam olamayız. Beğenmeyiz şimdiki halimizi ve en mükemmeli isteriz.

O eğitimi almazsam, şu konferansa katılmazsam, o kitabı okumazsam, bu inzivaya gitmezsem sanki eksik kalırım kaygısı ile oradan oraya savruluyormuşum da farkında değilim. Sonunda bu gelişim sevdasından yoruldum.

Tüm hayal ettikleriniz gerçek olursa sana mutluluk falan getirmeyecek. Neden mi?

Kişisel gelişim daha ‘iyi’ seni dış standardlara göre yaratıyor. Bu standardlar ise hiç bir zaman kesin değil. Her yere, herkese, her zamana göre değişiyor. Ve onlar yüzünden sen kendini bir türlü beğenmiyorsun. Hep kendinde bir eksiklik buluyorsun.

Binlerce yıl önce yaşamış aydınların yaydıkları bilgilere bakacak olursan hepsi seni tek bir yöne yönlendiriyor; o da içerisi.

İçeri baktığında – kendini karşılaştırmadan, eleştirmeden ve ölçmeden- içeri baktığında kişisel gelişimin gerçek seni örten bir örtü olduğunu öğreniyorsun.

Başka bir şekilde ifade etmem gerekirse; kişisel gelişim ile ego senin doğal gerçekliğini saklamayı öğreniyor. Başarılı da oluyor.

Öfkeni, sabırsızlığını, beklentilerini, kaygılarını bu örtünün altına saklarken yaşam sevincini, içtenliğini, varoluşunun dayanılmaz hafifliğini de aynı örtü altına gizliyorsun. Gerçekte sana ait olan hayaller örtünün altında kalıyor.

 

Alışkanlıkların, kalıpların, arzu duydukların. İlk bakışta bunlar senin ilerlemene engel yaratanlar.

Eğer bunlardan kurtulursam diye düşünüyorsun, hayal ettiklerim gerçek olur. 

Kontrol noktası: Esas bunlar senin özgürlüğün için gerekli olanlar.

Bir zamanlar görünenler gelişmek yerine artık bir örtü altına saklanmış. Doğduğun andan itibaren sende olan ve bu yazıyı okurken (ben de yazarken) halen sende olanlar.

 

Başka biri olma fikri senin kusurların olduğuna dair inancını körükleyenlerinin başında geliyor. Düzeltilmesi ve geliştirilmesi gereken hataların içinde sen neredesin?

Zihin buna inandıkça; zayıflamam lazım, sabretmem lazım, anlayışlı olmam lazım, az konuşmam lazım, dinlemem lazım… kendinle çatışma içine giriyorsun. Ve artık tatminsizlik başlıyor. Şu an olanı beğenmiyor ve her şey ‘daha iyi’ olacak düşüncesi ile günlerini geçiriyorsun.

Şimdide var olan mükemmel seni kaçırmış oluyorsun. 

20’li yaşlarda başlayan arayışım kitaplarla yol alırken 30’larda yoga ile dönüştü. Sürekli dışarıda aradım taa ki asıl yolun içeri girmek olduğunu fark edene kadar. Yoga dışardan başlayan içeriye doğru yönelen yolun aracı oldu. Öyle bir kapı açıldı ki artık geri dönüşü yoktu.

Köklerimde yer alan gerçekliği görmem zaman aldı fakat tüm aradıklarımın orada olduğunu fark etmek geçen zamanı unutturdu.

Lotus çiçeğini bilir misiniz? Çamurda yetişen ve güneş doğdunda yapraklarını açıp, güneş batınca içine dönen lotus çiçeğini temiz suya koyun, ölür. O çamurdan beslenen güzeller güzeli lotus çiçeği yapraklarını açtığında da bir damla çamur birikintisini göremezsin.

 

Takıntıların, karmaşaların, arzuların, öfkelerin o çamur. Yaşamındaki her şey gerçek seni hatırlamana yardımcı olacak çamur birikintisi. En iyi senin peşinde koşmak yani temiz suyun peşinde olmak yerine çamurun içinden çiçeklenmeyi denesen…

Yoga yapmaya başladıktan sonra hep bir sonraki ‘zor’ pozu gerçekleştirme peşindeydim. O ‘zor pozu ne kadar iyi yaparsam, ne kadar iyi instagram fotosu ortaya çıkarırsam benden mutlusu yoktu. Bunu daha da ilerletmek için Hindistan’a gitmeye ve 300 saat daha eğitim almaya karar vermiştim. Ne zamanki asıl özümdeki hayalden uzaklaştığımı, egomu beslediğimi fark ettim. Dışarda aradıklarımın aslında içimde zaten çoktandır var olduğunu görmekle özgürleşmeyi yaşadım.

Yaşamın o zaman dış etkenlerle gelişmek yerine gerçekliğini ortaya çıkararak sınırsızlaşır. Çünkü dış etkenler sınırladır, oysa senin kendi özgün doğan sınırsızdır.

Kişisel gelişim için katıldığın ne varsa senin iç dünyana yolculuk yaptırıyorsa, gerçek seni ortaya çıkarıyorsa; bundan iyisi canının sağlığı. Ve unutmamalı; eve kendini kapatıp gelecek ‘en iyi’ günleri beklemek yerine yaşamın kendisini yaşıyor olmak, gelişimin ta kendisi.