Çamur Yoksa Lotus Çiçeği de Yok

Köklerinden gücünü alarak çiçeklenen lotus çiçeği

‘Köklenerek yüksel’ cümlesini yoga yapıyorsanız sıklıkla duymuşsunuzdur. Yoga matinle temas eden bedeninizde neresi varsa; ayaklarınız, ön kollarınız, elleriniz, kafanız, dizleriniz, veya kalçalarınız sizin temelinizi oluşturur. Gücünüzü köklerinizden alıp bu köklerden yükselin ki temelinizi sağlam oluşturun.

Yogada kullanılan bu cümle hem enerjetik hem de duygusal bir önerme. Temas ettiğin yerde değişim yaşanıyorsa, temas ettiğin ayakların, kolların veya ellerinden biri yerini bulamıyor ve sen dengeni yaratamıyorsan… köklenme gerçekleşmez.

Yaşam dengemizi bozan fırsatları sıklıkla sunuyor ve bunlar üzerinde çalışmamız gerektiğini hatırlatarak bazı zamanlarda da zorluyor. Beklenmedik değişimler; bazen beklenen, hatta planlı değişimler; bireysel ve toplumsal krizler; doğal afetler, depremler ve kasırgalar; dengemizi bozacak, temas ettiğimiz yeri sarsan, kökünü yerinden oynatan her şey… Çocuğunun hastalığı, sevdiğin kişinin terk edişi, işinden çıkarılma, ev değişikliği, trafik, çevresel gürültü, mevsimsel değişim, hastalık, kayıplar, kazançlar… Büyük veya küçük tüm etkenler…

Her şeye rağmen ayakta kalmaya devam.

Bataklıkta ve çamurun içinden serpilip güneşe doğru çiçeklenen lotus çiçeği her şeye rağmen köklenir ve yaşamını saflıkla sürdürür. Bu sebepledir ki hem yogada bir poza ismini vermiştir hem de her şeye rağmen köklenmenin, köklerinden gücünü alarak yükselmenin sembolüdür.

Lotus çiçeği tatlı su göllerinin ve nehirlerin dibinde, kirli ve çamurlu ortamda yetişir. O çamur olmasa beslenemez. O çamur olmasa yeşeremez. O uzun ve güçlü kökü uzanıp suyun yüzeyine eriştiğinde çiçeğin mucizesi başlar. Yaprakları teker teker gelişirken bir gün koca bir çiçek oluşuverir. Ne zaman ki bu çiçeğin yaprakları güneş ışığıyla buluşur, o zaman tüm ihtişamıyla açar, serpilir. Çamurdan çıktığına “bin şahit ister” o gün, çünkü hem  tertemizdir hem de mis gibi kokar. Güzelliği ve bir damla çamura sahip olmayan çiçekleri ile saflığın simgesidir.

Hepimizin kişisel bataklıkları var. Geçmişlerimizin, genlerimizin ve çevremizin yarattığı bataklıklarda çamurların içinde yaşamaya çalışıyoruz. Sadece bireysel olarak değil global olarak da. Savaşlar kitlesel çamuru yaratırken öfkelerimiz, korkularımız, kaygılarımız, geçmişten kopamadığımız deneyimlerimizle bireysel çamuru yaratıyor. Asıl cevaplanması gerek soru ise ben, sen veya biz bu bataklık içinde nasıl yükseleceğiz?

Kendi köklerimizi yaratıp lotus çiçeği gibi nasıl yükseleceğiz?

Sürekli duyularla dışarıdan beslenen insan aydınlanmayı, köklenmeyi dışarda bulmaya çalışır. Onaylanmak, takdir görmek, saygı duyulmak, sevilmek, beğenilmek onun dışardan beslenmesine yardımcıdır. Peki ya reddedilirse, bekledikleri gerçekleşmezse, umdukları gibi olmazsa, kontrol elden giderse, beğenilmezse, yeterli değilse… daha da fenası dışarı ile bağlantısı kesilirse ne olur?

Yoga kelimesinin kök anlamı yuj yani birleşme veya iki şeyin bir araya gelmesi demektir. Bu birlik hem kendinle hem de dış dünyayla gerçekleşir. Yoga pratiği seni içeri davet eder. Bu davet dışardakini unutmak için değil aradığımız her şeyin aslında içeride olduğunu yeniden hatırlatmak içindir. Yaşadığın tüm deneyimler aslında birdir. Dış olaylarla ışıltı yaymak yerine içeride parlayarak dışarıyı aydınlatmaktır birleşme.

”İyi veya kötü diye bir şey yoktur. Sadece düşüncelerimiz onu öyle gösterir. ”Shakespeare

İyi veya kötü tanımlamasını zihin yapar. İyi ve kötü o lotus çiçeğinin çamurunu, yani köklerini besleyeni simgeler. Karanlık dediğimiz ve kaçındığımız her şey o çamurun kendisidir. Karanlık olmasa aydınlık da olmazdı. Senin yapıp yapamayacaklarını o ya da bu belirleyemez, ancak sen seçebilirsin. İnsanlar seni susturabilir, kendi içine kapatabilir, sana uygun olmayan düşünceleri kabul ettirmeye çalışabilir, senin yaptıklarını beğenmeyebilir ama sen sessiz kalmak zorunda değilsin.

Lotus çiçeğini çamuru besler. O çamur içinde köklenir, bataklıkta en derinlere ulaşır kökü ve bu kök sayesinde yükselir. Güneşine kavuştuğu zamanda yapraklarını ona saygıyla açar. Tek bir damla çamur, su damlası olmadan ışıldar o çamurun içinden.

Ne yapacağını bilemediğinde, kendini kapana kısılmış hissettiğinde, ayaklarının bir türlü yere basmadığını, kaygan zeminlerde yaşamaya çalıştığını fark ettiğinde şükret, çünkü sen büyümek için, çiçeklenmek için çamura bulanmışsın. Hata dediğin her şey aslında sana verilmiş hediye. Büyümen, ışıldaman ve yükselmen için; aynı lotus çiçeği gibi.