İstikrarlı Olma Hali İçinde Kendimi Arzuluyorum

“Bedenin hizalanması ile aklımın, kendimin ve zekamın hizalandığını fark ettim. ‘ ― B.K.S. Iyengar, Light on Life

İstikrarlı olma isteği ve arzusu ile yaşıyoruz. Başarı için istikrarlı, kararlı olun diyerek büyütüldük. İlişkilerimizde, iş hayatımızda, yaşamlarımızda, çevremizde ne olursa olsun çizgimizi devam ettiren istikrarlı olma hali güven verici sesiyle fısıldar ve iyi olacağımızı hatırlatır. Dalgalı denizde yol alan bir teknede muhtemelen çoğumuzun midesi bulanır. Eğer bu teknenin eninde sonunda karaya ulaşacağına veya dalgaların bir gün sakinleşeceğini bilip güven duyarsak dayanmak kolaylaşır.
Yaşadığımız ülkenin yönetimi, uygulanan kanunlar, sosyal durum, ekonomi sürekli iniş çıkış halinde. İstikrarı yaşayamadığımız bir yerde kendi çizgimizi nasıl koruyabiliriz? Kulaklarımızı ve gözlerimizi kapatarak yaşayamacağımıza göre, sadece kendi ülkemizde değil dünyanın her yerinde yaşanılan tüm olayların yarattığı istikrarsızlık, dengesizlik hali içinde stabil olma durumunu nasıl yaratacağız?
Bazı zamanlar yaşam dopdolu, kendimizi müthiş yaratıcı, mutlu ve keyifli hissedebiliriz. O mutluluk yaşamımızın yeni bir bölümünün başlamış olduğunun hissini verir. Tertemiz bir sayfaya hayat hikayemizi yazmaya başlama fırsatına sahip olmuşuzdur. Bazı zamanlar dizlerimizin üzerine çökmüş, kalkmaya gücümüzün yetmediği, her şeyin üstümüze geldiği, dört duvar arasına sıkışmış ve hareket edemiyor hissine kapılırız. Huzurumuz, mutluluğumuz kayıp gitmiştir. Önceden yazılmış, kirlenmiş sayfalara yazmak zorundayızdır hayat hikayemizi. Yazsak da artık okumak zorlaşmıştır. Denge kaybolmuş ve biz savrulmuşuzdur.
Planladıklarımızın, olmasını beklediklerimizin gerçekleşmemesi ile istikrarlı olma durumu yerini acı çekmeye bırakır. Gerçekle gördüğümüz birbirinden kopuklaşır ve bizde zaten bu yüzden acı çekeriz. Acı çektikçe de dengeye dönmemiz zorlaşır. Çünkü halen olan durumu kabullenmeyip yapılması gerekeni hayata geçirmemişizdir. Ertelemek, üstünü örtmek kolayımıza gelir. Veya yüzleşmeye cesaretimiz yoktur da ondan kaçıyoruzdur.
Ailerimiz ve arkadaşlarımızın iyi ve kötü günlerdeki destekleri ile istikrarlı olma haline geçebiliriz. Özellikle yoğun duygular ve düşünceler içinde unuttuğumuz tek bir şey istikrarın o güven verici sesinin içeriden geldiğidir. O zaman oraya buraya koşturmak yerine durur, nefes alır ve savaşmak yerine durumu kabulleniriz.
Kabullendiğimiz zaman dönüşüm başlar. Dengede olmadığımızı fark ettiğimiz zaman yeniden dengeyi kurabiliriz. Farkında olmadıkça akıntıya kapılmış oradan oraya savrulmaya devam ederiz.
Fiziksel bedenimiz istikrarın yansımasıdır. Yaşamlarımız boyunca dokularımız hayat hikayelerimizi yansıtacak şekilde yeniden modellerin. Duruş alışkanlıklarımız, stres, travma, yaşlanmak bedenlerimizin şekline ve yapısına etki eder. Bu etkinin sonucu olarak da bedensel ve zihinsel denge merkezini kaybeder, rahatsızlık ve katılaşmış vücutlarımızla zihnimizin sorunlar yaşar.
Hasta olduğunuzuda nasıl hissedersiniz? Hasta olduğunuzda zihniniz ne durumdadır? İşte yaşamlarımızda dengemizi bozan her ne varsa bizi bu hastalık halindeki ruhsal mutsuzluk ve sıkıntı durumuna sokar. Ama bunlar hemen olmaz. 50 yaşına geldim ve benim dizlerim ağrımaya başladı, 20lerinde yoktu ama diye hayıflanırken aradan geçen 30 yıl boyunca bedenine iyi davranmayıp duruş bozuklukları, yemek bozuklulukları ile birikimsel etki yarattığının farkına varmazsın. Beden senin yatırımındır aslında, her sabah uyanışından yatana kadar geçen süreçte ona nasıl davrandığının cevabını verir.
Yaşam seni merkezinden uzaklaştırdıysa yoga pratiği her zaman seni evine yani merkezine getirir. Düzenli pratik yapmakla zihinsel dayanıklılık ve içsel gücü geliştirir ve bu sayede yaşamın sana sunduğu her şeye karşı istikrarlı olma duruşuna devam edersin.
Her şey zaman içinde olur. Tek yapmak gereken bir adım atmak. #http://www.wellbeingyoga.org/wp-content/uploads/2024/07/pexels-prasanthinturi-1051838.jpgyoga