Kendi Gerçeğini Yaşıyor musun?
Gerçekliğini yaşamak isteyip engellerden dolayı sınırlandığını düşünenler, gerçeğinin ne olduğunu bilemeyenler, yaşamın ona tuzak kurup gerçeklikten uzaklaştırdığını düşünenler, dış dünya tarafından kurgulanmış gerçekliğe hapis olanlara ve sanal dünyada matrix tarafında yaşayanlar… aramıza hoşgeldiniz.
Vikipedi’ye göre gerçek ‘Düşüncede varolan ya da düşünülmüş şeylere karşıt anlamda varolan, düşünülmüş olanın dışında mevcut olan’… Sana göre gerçek nedir? Gördüğümüz, duyduğumuz, dokunabildiğimiz, tadını aldığımız, kısacası beş duyumuzla farkında olduklarımızı gerçek olarak nitelendirme eğilimlerimiz var. Maddesel formda yaşadığımız dünyada duyularımızla beraber çocukluktan itibaren ailemiz, öğretmenlerimiz, okuduğumuz kitaplar, kanıtlanmış teoriler, deneyler ve tecrübelerle şekillenmiş gerçekliğimiz var.
Uzmanlar, doğduğumuz andan itibaren ilk beş yılda gerçeklik algımızın zayıflığından bahsediyor. Onlara göre çocuklar ilk beş yılda gerçeklik algısı gelişmediği için çizgi film karakterlerini gerçek sanabildiklerini, hatta bu yanılgıların tehlikeli boyutlara ulaşabildiğini belirtiyor. Televizyonun yaklaşık her evde olduğu, internetin ulaşmadığı yerin kalmadığı günümüz dünyasında gerçeklik algısının nerelerde olduğu bayağı merak ettiğim bir konu olmaya başladı.
1923 yılında icat edilen Televizyon, 1960lar sonrası evlerimizin içine girdi. Televizyonda yer alan programların, reklamların, dizilerin sinema salonlarında izlediğimiz filmlerden farklı olan yanı ise çekim tarzı, görüntüleri ve kurguları. Yıllar geçtikçe büyüyen televizyonlarla beraber o sevgili renkli kutunun bize hükmetme gücü de arttı. Bizim varolan gerçekliğimizi dönüştürme gücü için ise fazla bir şey söyleyemiyorum. Neil Postman’in televizyon tanımlaması her şeyi açıklıyor aslında. Öldüren Eğlence Televizyon nitelendirmesini yapan ünlü yazar ve medya teoremcisi Postman’a göre televizyon insanların düşünmesini engelliyor ve kendine göre kabul ettiği gerçekliği izleyenlerin beyinlerine bilinçaltından işliyor. Türkiye’de yayınlanan dizileri bir hafta izleyin, aynı anda gazete, haber ve magazin takip edin. Dizilerle gerçekte yaşandığını sandığımız hayat ne kadar birbirine örtüşüyor?
Dizilerin bir çoğunda 3. sayfa haberi nitelendirdiğimiz olaylar yaşanıyor.
Rekabet etmenin başarı sağlayacağına dair Acun’ca kurulmuş gerçeklik Survivor ile beyinlerimize işleniyor.
Yarışmalarda amaç para kazanmak olunca yaşamdaki gerçek amaç para kazanmaya dönüşüyor.
Ekranda kavga eden insanların aynısı sokaklarda da sıklıkla karşımıza çıkıyor.
Osmanlı imparatorluğundan kurtulduk derken padişahlık dizileri ardı arkasına devam ediyor.
Dizilerde konu olarak sosyal statü farkı vazgeçilmez olunca sevgilerin temelini para süslüyor.
İzdivaç programları ile evlenmenin anlamı değişirken Müge Anlı bilinmez bir şekilde sürekli cinayet çözüyor veya katilleri yakalatıyor. (polislerimiz bu arada ne yapıyor?? )
Bir şekilde yaşamlarımız televizyonla Truman Show döndü.
Bunlardan hiç etkilenmiyorum, sadece vakit geçirmek için izliyorum diyenlerdenseniz… Bravo!!! size şapka çıkarıyorum.
O zaman kendi gerçeğinin farkındasın ve yaşıyorsun.
Dış dünya seni etkilemiyor.
Dengelisin.
Tamamlanmak için arayışta değilsin çünkü zaten tamsın.
Dış dünyanın değerlendirmesi senin için önemsiz. Kendi değerlendirmeni kendin yapabiliyorsun.
Kendini iyi hissetmek için başkalarına veya başka şeylere bağımlı değilsin.
Kendi gerçeğini söylerken suçluluk duymuyorsun.
Her şeyi kişisel olarak algılamıyorsun.
İşinden, ilişkilerinden, parasal gücünden ve fiziksel görünümünden daha fazlası olduğuna inanıyorsun.
Kendi Gerçeğini Yaşıyor musun?
Kendin olmak, kendi gerçeğinin farkında olarak yaşamak cesaret ister. Bunun olması için herhangi bir mucizevi ilaç veya çözüm yok. Bize sürekli şöyle olmasın böyle davranmalısın mesajlarını gönderen dünyada kendimiz olmaktan uzaklaşıyoruz. Başkalarının şekillendirdiği biri olmaktan öteye geçemiyoruz. Para kazanmalısın, başarılı olmalısın, evlenmelisin, çocuk yapmalısın, duygularını gizlemelisin, güçlü olmalısın gibi etiketlerle gelişiyoruz.
Kilolu insanların en büyük sıkıntısı kilo veremediğini kendi gerçeği yapması. Öncelikle neden kilo vermek istiyorsun? Kendi gerçekliğinde kilolu olmak veya zayıf olmak veya sağlıklı olmak ne anlama geliyor? Bunun cevabını dışarda aramana gerek yok. Dergilerin, dışarıdaki seslerin kilolu veya zayıf tanımı yerine kendi bedenini tanımak, kendi gerçeğini bilmekle olman gereken kiloya ulaşmaman için bir engel yok… Kendi Gerçeğini Yaşıyor musun?
Eternal Sunshine of Spotless Mind filminde olduğu gibi beynimizden her şeyi siliyor olsak gerçek olanı bulmak daha mı kolay olurdu? Yaşam sana yumurta atmaya devam edecek. Üzüntüler, acılar, hayal kırıklıkları ve kalp acıları olabilir. Aynı zamanda da mutluluktan havaya uçtuğun, sevgi ile kucaklandığın anlar olabilir. Eğer sen varoluşunun farkında ve ne olursa olsun kendi gerçekliğinde yaşarsan bunların aslında gelip geçici olduğunun farkına varıp önüne bakmaya, yaşamda varolmaya devam edersin. Hiç bir şeye takılı kalmaz, bağımlılık yaratmaz ve sınırlanmalardan kurtulursun. Başkalarından onay almaya ihtiyaç duymamakla beraber kendi kendine yeterli olduğunun farkına varırsın. İyi olanları hak ettiğine inandıkça da iyi olan, seni mutlu edeni kendine çekmekte zorlanmazsın.
Kendi Gerçeğini Yaşıyor musun?