30’lu yaşlarımla beraber kendimi kişisel gelişime adadığımda, şansıma yolun yarısında karşıma yoga çıktı. Sürecin başlangıcında her şey heyecan verciydi. Kitap üstüne kitap, seminer üstüne seminer; nedense uygulamaya gelince ellerim bomboş. Aslında oluyordu ama öyle bir durum çıkıyordu ki kitaplarda okuduklarım, seminerlerde dinlediklerim cevabını veremiyor ve ben de naçizane çuvallıyordum.

Karşımıza çıkan sorunları fırsata çevirme kapasitemizi arttırmak olarak bahsediyor bazı kişisel gelişimciler. Kendine bakım yapmak diyelim de nasıl bir bakım, otomobiller gibi belirli kilometrelerde bakıma mı ihtiyaç duyuyoruz? Ve neden tam olmuyor, neden bir yerde eksik kalıyor? Otomobiller bile daha sağlam çıkıyor bakımlardan, o kişisel gelişimler sonrası insanın dengesi bozuluveriyor. Sen düzeliyorsun! ama çevren bozuk; e ne olacak, onlarıda mı bakıma sokacaksın? Yapılması gerekenleri uygulasak da öyle bir durum yaşıyoruz ki tüm o çalışmalar, emekler boşa gidiyor. Çünkü…

  • Kendini sürekli düzeltmeye çalışan veya kendini kişisel gelişim projesine çeviren olmak
  • ‘Her şeyi bir arada yürütebilen’ daha iyi bir insan olma çabasında veya yeni yıl niyetlerini gerçekleştiren olmak
  • Mükemmel olmak veya ailemizin, arkadaşlarımızın, medyanın tanımladığı mükemmele ulaşmak (glutensiz beslenmek, düz bir karına sahip olmak, kaslarımızın olması, öfkelenmemek )
  • Daha fazlasını başararak takdir gören olmak veya toplumun belirttiği ilişki yaşama, anne baba olma durumlarını gerçekleştirme çabası
  • Bizi daha güzel, daha akıllı, daha fit kısacası daha yapacak ne varsa paralarımızı harcamak

O daha iyi olma çabası aslında eksiğim ben tamamlanmak istiyorum haykırışı. Tam hissetsen, kendine göre fit, sağlıklı ve güzel olduğunu fark etsen gelişim peşinde koşmak yerine uygulamaya geçersin. Mükemmele ulaşma derdi ile aslında özünden uzaklaştığının farkında mısın?

Kişisel Gelişim aslında bir amaç değil, olmamalı da…

Sen kendi versiyonunun 2.0 formuna dönüşmüyorsun. Meltem versiyon 1.0 ve Meltem versiyon 2.0’ın birbirinden hiç farkı yok. Dışarıdakine göre düzenlenmiş bir Meltem’in istediği kadar versiyonları olsun, işletim sistemi değişmiyorsa ancak dış görünüşte, belki biraz da kullanım kolaylığında iyileştirmeler yapabilirsin.

Ve yoga… Harcanan 5 sene sonrası karşıma çıkan yoga kendimle buluşmama araç oldu. Bu sefer kendimi hırpalamadan; nazik ve açık kalple Meltem’i gördüm. ‘Sıradan kendim de yeterliymişim’ inancı oluştu. Kendimi farklı göstermek yerine yüzde 100 beni göstermenin korkutucu bir şey olmadığını fark ettim. Ve bu farkındalıkla diğerlerinin kendilerini oldukları gibi bana göstermelerine izin verdim. Evet bazen değişmeleri için zorluyorum, fakat bu sefer farkına varıp değiştirmeye çabaladığımı anlayıp içeriye bakıyorum. İçerde, özümde olanın ne olduğunu, asıl ihtiyacının değiştirmekten çok baskılanmış olanı ortaya çıkartmak ve hoşuma gitmese de onu yaşamayı denemeyi seçiyorum. Sonra bir mucize oluyor ve her zaman değiştirmeye çabalamaktan vazgeçtiğim her ne varsa tam hayal ettiğim duruma dönüşüyor. Hayal ettiğim durum derken dışardakilerin yıllarca bana dayattığı hayallerden bahsetmiyorum. Meltem versiyon 1’in hayallerinden bahsediyorum)

Öfkelenebilirim, kızabilirim, ağlayabilirim, çok sevinebilirim, sarhoş olabilirim, arabanın içinde çığlık çığlığa sebesiz yere bağırabilirim, annemle tartışabilirim, sevgilime küsebilirim, yataktan kalktığım saçlarla işe gidebilirim, kendi kendime söylenebilirim. Ama ben onlar değilim. Ben kilolarım, kırışıklarım, küskünlüklerim veya öfkem değilim. Onlara takılı kalmaya çalışmak yerine onların olduğunu farkına varan özüm. Onlara tutulu kalmamı arzulayan, bunları bana şartlandıran zihnim; çünkü dışarıya göre şekillenmiş bir yapısı var garibimin. Kişisel gelişim süreci okuduğum her şeyde böyle olmalıyım, böyle yapmalıyım ki mutlu olayım dikteleri vardı. Zihnimi patron eylemişim de farkında değilmişim. Yoga ile zihnimin patronunun ben olduğumu hatırladım; kişisel gelişim de öze kavuşmaya dönüştü. 

İhtiyaçların ve arzularının farkına varıyor yani onları başkaları için bastırmıyorsun, o zaman aslında esas kişisel gelişim oluyor. Hata yaptığında kendini affedebilmek, yanlışlarına rağmen kendine şefkat göstermeye devam edebilmek, zor bir günün sonunda beş yaşındaki çocuğa davrandığın gibi kendine aynı sevgi ve şefkatle davranabilmek. Bana bunları okuduğum kitaplar, seminerler, koçluk çalışmaları öğretmedi. Bunu kendi özümü görünce fark ettim. Zaten hep ordaymış sadece dış dünyadan dolayı onların üstünü örtmüşüm. Zihnimde patronum olunca, versiyonlar için çaba harcamanın peşine gitmişim.

Kendini yenilemek, kişisel gelişim ; kendinle nazik ve şefkatli ilişki kurabilmek demek. Seni besleyen ihtiyaçları keşfetmek – belki bir kucaklama belki de glutensiz beslenmek. Kendinle ilişki kurmadıkça da ne istediğini, neye ihtiyacın olduğunu bilebilmenin yolu yok. Yani o kitaplar falan biraz boşa gidiyor.

Not: Halen okuduğum bir çok gelişim kitabı var fakat şimdiki bakış açım yetersiz veya eksik olduğum için değil yeni fark ettiğim ihtiyaçlarımı nasıl karşılayacağımı daha iyi öğrenmek için.