Bağımlılıklarımız ve Rahat Alanımız; En Kötü Düşmanlarına Karşı Nasıl Savaşacaksın?

Bağımlılıklarımız; belirli insanlarla, objelerle, inançlarla, mekan veya mekanlarla hatta durumlarla (geçmişte kalan) kurduğumuz bağlarla yarattıklarımız. Peki tüm sorunlarımızın çözümü bu bağlardan kurtulmak mı?

‘Tüm içsel ve dışsal çatışmalarımız bağımlılıklarımızdan ortaya çıkıyor.’ Buddha

Tüm sorunlarımızın cevabını Buddha mı buldu yani? Saçma veya ciddi her problem; kendimiz dışındaki bir şeyi tatminsiz bile olsak sıkı bir şekilde tutmaya çalışmamızdan ortaya çıkıyor.

‘Bağımlılık’ ve ‘sıkı sıkı tutmak’ bazı kişilere biraz sertçe gelmiş olabilir. Bana göre bağımlılıklarımız nedir baştan belirtmem lazım ki yanlış anlaşılmasın; mutluluk, güvenlik ve korunduğumuzu hissettiğimiz şeyler.

Diğer bir deyişle; öyle kişiler veya olaylar karşımıza çıkıyor ki kendimizin bir parçasını onda veya onlarda görüyoruz ve gitmelerine izin vermiyoruz. Kim bacağını, kolunu kaybetmek ister ki, erkekler için pek bir şey diyemeceğim fakat kadınlar için saç kesimi büyük olaydır. Kimi için yaşamının değişmesidir. Onlar bizim parçamız olduğu için vazgeçmek istemeyiz. İşte bağımlılıklarımız için aynı durum geçerli. Bizi tanımlayan parçalardan birine dönüşmeleri ve sonuç olarak da rahat alanımız olmaları ile onlarla ilgili bir tepki kaybetme korkusuna dönüşüyor. Onlar olmazsa ben olamam. Emin misin?

İşin garip olanı ise hangi ara biz bunlara veya onlara bağımlı olup rahat alanlarımızı yarattık; işin çözülemeyen kısmı ise bu. Bağımlılıkların bizi aşağıya çektiğini nasıl fark ediyoruz? Belki tatminsizlik, memnuniyetsizlik veya mutsuzluk yaşamaya başladığımızda. Gene de bağımlı olduklarımızı, bağ kurduklarımızı terk etmemek için direnebiliyoruz. Rahat alanlarımızdı onlar nasıl bırakabiliriz?

Buddha aslında haklı diyebiliriz. Psikolojik olarak yaşadığımız bir çok şeyin altında aslında bu bağımlılıklar dönüşen bağlar var.

Öfke: Kızdığımızda sahte benliğimize bağımlıyız yani ‘Ben’. Ona kim saldırırsa – bir kişi, bir durum, bir tartışma – çileden çıkabiliyoruz.
Endişe : Endişelendiğimizde aslında kendi istediğimiz sonuç ortaya çıkacak mı çıkmayacak mı durumuna bağımlıyız.
Kabullenmemek: Kaybettiğimiz birini, bir işi veya bir şeyi kabullenmediğimizde – kısaca yaşam beklemediğimiz her ne yaşattıysa – geçmişten kopmamaya verilmiş bir söz gibi olan durumu reddetmekte üstümüze yok çünkü inançlarımıza bağımlıyız. Bu inançlar belki okulundan, çocukluğundan, arkadaşlarından, ailenden, okuduğun, duyduğun veya izlediğin bir şeyden oluşanlardan bahsediyorum.

 

Acı: Sürekli tatminsiz isek, belki de acı veya kurban olma fikri ile zihinsel olarak bağımlılık yaşıyoruz.

Zevk: Bize zevk veren bir şeylerin arayışındayız – bir kişi, uyuşturucu, alkol, yemek – onların bizim içimizde uyandırdığı hislere bağımlıyız.

Saldırganlık: Kendi ideolojilerimize, inandıklarımıza, fikirlerimize ters düşen olursa saldırıya geçiyoruz. Belki de onlarla tanımlanan kendimize bağımlı olduğumuz için.

Rahatsızlık. Eğer birinden rahatsız olduysak belki de o kişi istediğimiz gibi olmadığı içindir. Onun hayal ettiğimiz şeklindeki haline bağımlıyız belki de.

Liste uzayıp gider. Tüm bu bağımlılıklar kolaylıkla kaçamadığımız rahat alanların ta kendisi. Sence kesip atmak mı çözüm?

‘Eğer ip çok gerginse kopar. eğer çok zayıfsa, hareket etmez.’ Buddha. Kısacası orta yolu bulmak her şeyin çözümü. Asıl problem dışardan ne aldığımız değil, aldığımıza verdiğimiz tepki, onunla neler yaptığımız. Herhangi bir duygu ortaya çıktığında amaç onu gözü kapalı beslemek değil, aynı zamanda bastırmak da değil…

Saldırıldığını mı hissettin, bir dakika dur ve ortaya çıkan öfke ve kendinle aranda alan yarat. Ateşli tepkiyi farkındalık hareketine dönüştür. Endişelendin mi o zaman zihninin yarattığı senaryoları yeniden incele ve aslında bu endişenin belirsizlik korkusu ile ortaya çıktığını anla.

Bağımlılığın yani kurulan bağın merkezini bulamayabilirsin fakat farkındalığın kaybını anlayabilirsin. Uzun zamandır karanlıkta olan bir durumu nasıl aydınlatabileceğini araştırabilirsin. Hareketlerin, tavırların ve konuşmanlarında yeniden farkındalığı ortaya çıkararak.

3 aylık farkındalık meditasyonu çalışması yapmaya başladım. 17 gün oldu, bu yazıyı daha sonraki zamanlarda okuyacaklar için belki de yaptığım çalışma tamamlanmış olacak. Hayatımda 17 günde çok ciddi değişimler oldu ve aslında olmadı. Tek fark ettiğim tepkilerimin beni yönettiği. Korkularıma kapılıp insanları, olayları değiştirmeye çalıştığım. Kimi zaman öfkelendiğim kimi zaman kabullenemediğim için acının kölesi olduğum durumlar. Farkındalık meditasyonu sadece değişim değil kalıcı dönüşüm yaratıyor. Öz benliğine yeniden iletişim kurduran dönüşüm. 3 ay sonra çok daha farklı bir yazı yazabilirim veya bu yazının aynısını yazarım. Ne ortaya çıkacak bilmiyorum. Şu an karanlık bir ormanda ilerliyorum ve ilk defa karanlık olması beni korkutmuyor. İlk defa önüme çıkan ilk patikadan çıkıp gitmeyi seçmeden içeriye doğru ilerliyorum.

 

Bilim adamları çok eski zamanlarda Tibetli keşişlerin söylemlerini kanıtlama çabasında: farkında olmanın gerçek yararları. Meditasyon yapma pratiğinin bununla beraber anda yaşamak ve duygularınla iletişimde olmanın bedeni ve beyni değiştirebildiğini, onları yaş ilerlese de daha fit, sağlıklı, esnek ve dirençli yapabildiğini ispatlıyorlar. Time dergisinin özel sayısını okursanız kalp sağlığından uykuya kadar farkındalığın mucizevi etkisini görebilirsiniz.