Evet, yanlış okumadınız. Artık hayatımın kontrolünü elimden kaçırdım. Başta korku, endişe, umutsuzluk, mutsuzluk vardı. Ben kontrol etmeye çalıştıkça, tam düzene girdi dedikçe bozulan bir parça vardı. Yeniden toparla derken yaşam başka bir yerden, al bakalım kontrol mü ediyorsun beni, öyle kolay olmaz dedi… Ve ben sonunda hayatımın kontrolünü elimden kaçırdım.
Hepimiz kontrolün kendimizde olmasını severiz. Yaşamı kontrol ediyor hissi de cabası. Hedefler belirler, planlar yaparız, yollara düşer ve kontrol ettiğimizi sanarak ilerleriz. Önce ailemiz kontrol eder bizi. Ne zaman yemek yiyeceğiz, ne zaman uyuyacağız, ne zaman oyun oynayacağız, ne zaman konuşup ne zaman sessiz kalacağız. Sonra öğretmenlerimiz başlar. Ders çalışmamız gerekir, çalışmazsak notumuzu kırar, yeri gelirse herkesin ortasında bize kendimizi kötü hissettirir. Ödev saatlerimiz, spor saatlerimiz, okuma saatlerimiz belirlenmiştir. İçerden isyan başlar ergenlikte. Kontrol edilmekten yorgun bireyler olarak mezun oluruz. Tamam der artık mezunum, 18’imi geçtim, kontrol bende deriz. İşe başlarız ve patronumuz bizi kontrol etmeye başlar. Sessiz ve derinden veya göz göre göre bize emirler verir. Yaşımız ilerler kariyerimizde yükseliriz ve şimdi biz başkalarını kontrol etmeye başlarız.
İş hayatında da kontrol ettiğimizi sanmamıza rağmen aslında sistemin bizi kontrol ettiğini fark etmeyiz. Unuturuz çünkü, uyutulmuşuzdur, oyalamışlardır bizi ve kontrol ettiğimizi sanarken kontrol edilmeye devam ederiz. Öğlen yemek saatlerimiz belirlenmiş, sabah işe geliş saatlerimiz düzenlenmiş, akşam eve dönüşümüz patronun hayrına göre çeşitlenmiştir. Tatil günlerimiz bellidir, giyinmemiz gerekenler bellidir. Her şey sistem tarafından düzenlenmiş olarak bizi kontrol eder.
İnsan bu kadar kontrole tabii ki içten içe isyan eder. Başkaldırır, ve başlar kendisi yaşamını kontrol etmeye. Ne yaptığımızı, ne zaman ve nasıl yaptığımızı başka insanların ya da dış koşulların yönlendirdiğini hissetmekten ve kendimizin etkileyemediği güçler tarafından bir oraya bir buraya çekiştirilen kuklalar olduğumuzu hissetmekten daha kötü bir duygu yoktur aslında. Güya başkaldırdık, güya biz kontrol ediyoruz.
Hayatın ne kadarı kontrolünüzde, şimdi yazıyı okumaya ara verin ve düşünün. Tamamen kontrolünüz altında olan ne var? Çocuğunuzun okula gitmesini, yemek düzenini kontrol ediyorsunuz, işte altınızda çalışanları kontrol ediyorsunuz, yediğiniz yemekleri kontrol ediyorsunuz (her gördüğünüzü yemiyorsanız tabii)… yarınki toplantının organizasyonunu kontrol ediyorsunuz, kullandığınız arabanın gideceği yönü, telefonunuzda arayacağınız kişiden gelen mesaja cevap vermeye kadar her şey sizin kontrolünüzde. Muhteşem.
Peki, güneşin her sabah doğuş ve batışını, sevgiyi, hastalıkları, ekonomiyi, yönetimi, patronunuzu, maçların sonuçlarını, aldığınız nefesteki oksijen oranını, depremleri, fırtınaları, okyanusu kontrol edebiliyor musunuz? Daha da yazarım ama fazla üzülmeyin sizde benim gibi, hani hayatımın kontrolünü elimden kaçırdım endişesine düşmeyin.
Yaşamı aslında yüzde yüz kontrol edebilirsiniz desem? Hani kaybetmiştin nasıl becerdin de buldun diye sormanız normal. Dibe vurunca yukarı çıkmak için her şeye yeniden başka bir gözle bakıyorsun ya, işte öyle diyelim. Farkına vardım, unuttuklarımı hatırladım diyelim.
Yaşamın yüzde 10’u bizim kontrolümüzde, kalan yüzde 90’ı ise bizim verdiğimiz tepkilerde gizli. İsyan etmek, reaksiyon göstermek, umutsuzluğa kapılmak, inancı yitirmek, boşluğa düşmek, bağırmak çağırmak, karanlıklara gömülmekle yaşamın o yüzde 90’ı da elinizden gitti. Stres altında kalmaktansa, sürekli üzerinizde bir baskı ile yaşamaktansa vereceğiniz tepkileri farkındalıkla yaşayın. Sinirlenmek yerine uyumlanın. Öfke ile karşınıza çıkan birine gülümseyin. Telefonunuza geri dönmeyen birine kızmak yerine ‘onun yaşamımdaki yeri bu kadarmış’ deyin ve bırakın.
”Herşeyi kontrol etmeye çalışmaktan vazgeç. Bırak ne olacaksa olsun. Bırak olsun.” – Fight Club
Bırakın ki yaşam olsun. Eğlenmek, mutluluk, huzur olsun. Şu an her şey kontrolünüz altında sandığınız sırada aslında sizin kontrolünüzde olmadığını hatırlasanız. Bilinmeyene karşı tepki verip, sahte bir güvenlik alanı yaratmaya çalışarak, bizi değişimden ve kontrolümüzü kaybettirecek olandan koruyan inançlar ve kimliklerden sıyrılın. Çünkü bunları senin zihnin oynuyor. Sen onlarla kendini sınırladıkça gerçek potansiyelinden uzaklaşıyor ve doğuştan var olan zihnin ötesine geçemiyorsun.
Hayatımın Kontrolünü Elimden Kaçırdım de bir kere, bırak kendini akışa, umutla, inançla, kendi gücünün farkındalığı ile. Yaşam nehrinde akıntıya kapılıp boğulmak yerine akıntı senin yardımcın olsun ve gitmek istediğin yere ulaştırsın.
‘Hayatın alt üst oldu diye üzülme. Ne biliyorsun altının üstünden iyi olmadığını..? Şems-İ Tebrizi
Ne zaman kontrolü kaybettim, yoga eğitmeni oldum. Çalıştığım saatleri kendim düzenlemeye başladım. Sabahları kendi isteğimle uyanmaya başladım. İstediğim zaman yemeklerimi yiyor, istediğim zaman tatile gidiyorum. Ne zaman kontrolü kaybettim uzun zamandır veremediğim kiloları verdim. Gerçek aşkı buldum, ilişkimde özgürlüğü yaşadım. Ne zaman kontrolü kaybettim hayallerimi gerçekleştirme fırsatı buldum. İnsanlara yardım edebilecek bir mesleğim oldu. Ne zaman kontrolü kaybettim her sabah mutlulukla, umutla ve inançla uyandım. Ne zaman kontrolü kaybettim işte o zaman gerçek beni hatırlamaya başladım ve ortaya çıkmasına, şimdide yaşamasına yardımcı oldum. Darısı başınıza o zaman.